ALMANCI YAZILIR ALAMANCI OKUNUR 5

Ablamların ziyareti sonrası çözülmesi gereken bir problem daha vardı. Mart ayında kalacak yerim de hazırdı, 5 gün hariç. Bahsettiğim 5 gün içinde Düsseldorf’ta büyük bir kongre vardı ve çoktan bütün oteller tutulmuştu. Ne otel, ne de Airbnb aracılığıyla köpekle kalabileceğim bir yer bulamıyorduk. İki ihtimal vardı, ya kuzenime rica edecek ve 5 gün onlarda konaklayacaktım, ya da Alex’e dog sitter bulup kendim Hostel’de kalacaktım. Bana ikinci ihtimal daha sıcak gelse de, ablamın ısrarları üzerine kuzenime sordum. Acaba 5 gün onlarda kalabilir miydim?

Bu arada şunu mutlaka belirtmek isterim, dil her zaman çok büyük problem olarak karşımda duruyordu. Kuzenim Almanya’da doğmuş ve büyümüş olduğu için Türkçe’si oldukça kısıtlıydı ve benim Almancam berbattı. Anlaşamadığımızda ortak dil olarak İngilizce kullanıyorduk, ama maalesef bu da bazen yeterli olmuyordu. Ablamın ısrarları sonucu, sadece bir sormam gerektiğinde karar kıldık. 5 günlüğüne kalacak yere ihtiyacım vardı ve zamanında her sene bir aylarını bizimle geçiren kuzenim en azından bana 5 günlüğüne yatacak bir yer sağlayabilir diye düşünmüştük. Ama hayaller ve gerçekler aynı değildi. Ben yine de bu kaos’a sadece bir dil sorunuydu diyorum ama anlatınca ailemden ve yakın arkadaşlarımdan gelen yorumlar aynı olmuyor maalesef. Diyorum ya benim kin çipim eksik diye, belki de en güzel örneği bu hikaye olabilir. Ben yine de bu yanlış anlaşılmanın bir dil sorunu olduğunu düşünüyorum.

Dediğim gibi her ne kadar istemesem de, sanırım alacağım cevabı öncesinden bildiğim ve bu alacağım cevaptan hiç memnun olmayacağımı da bildiğim için sormakta çok çekinmiştim, ama yine de yaşadığım maduriyeti ve 5 günlüğüne kalacak yerim olmadığını kuzenime elimden geldiğince anlattım. Cevap kesinlikle çok olumluydu, ama kocaman bir AMA vardı; ‘tabi ki bizimle kalabilirsin Gökçe abla, ama Alex’i arabayla alamam’. Anlamamakla beraber saygım vardı, kimse benim köpeğimi kendi arabasına bindirmek zorunda değildi. Sonraki mesajda Alex’i zaten dog sitter’a bırakacağımı, sadece benim kalacak yere ihtiyacım olduğunu söyledim. Cevap yine bir AMA eşliğinde geldi. ‘Tabi ki bizle kalabilirsin Gökçe Abla, ama o hafta sonu ben de eşim de çalışacağız, sana araba veremeyiz’. Ben zaten araba falan istememiştim, bu konuşmayı hakikaten çok uzatmak istemiyorum ve aramızda dil problemi nedeniyle olan bir yanlış anlaşılma olduğunu düşünüyorum. Ama o  ‘AMA’LARIN’ hakikaten hiç sonu yoktu, ben de kuzenimde kalmak yerine Hostel’de kalmayı tercih ettim doğal olarak. Benim sırtım yere gelmezdi, gelmemişti…

Bu beş günlük süreçte Alex’e dog sitter bulmalıydım ve bu tahmin ettiğimden çok daha zordu. Çünkü genelde bu kişilerin de evde en az bir köpeği oluyordu ve esas önemli sorun beraber anlaşıp, anlaşamayacakları idi. İnternet üstünde yaptığım aramalar sonucu olumlu cevap veren birini bulmuştum, fakat bana inanılmaz uzak ve toplu taşıma ile ulaşamayacağım bir yerde oturuyordu. İnternet üstünden dog sitter bulmak ev bulmaya benziyordu, 20 mailin en az 18’ine cevap bile gelmiyordu, hele de zaman konusunda sıkışıksanız ve referansınız yoksa. Sonunda gittiğim köpek parkında diğer köpek sahiplerine sorarak başka birisini bulmuştum. Mesaj attım, cevap olumluydu fakat kendisinin de bir köpeği vardı. Benle ve köpeğimle tanışmak ve Alex’in kendi köpeğine uyum sağlayıp sağlayamayacağını görmek istiyordu. Buluştuğumuzda her şey yolunda gitti. Alex çok uyumlu bir köpekti ve diğer köpekle anlaşmak konusunda en ufak bir sıkıntısı olmamıştı. Alex’e beş gün bakmayı kabul etmişti. Ev’den sonra kendisine bakacak dog sitter’ı da Alex kendi bulmuştu. Canım benim her sorunumu sevimliliğiyle bir şekilde çözüyordu.

Tekrar taşınma günü gelince, Alex’i dog siter’a teslim ettim, valizlerimi de önceki evimde 5 gün sonra almak üzere bıraktım. Kapıları kilitleyip evden çıktım. Tam bisiklete atlayacaktım ki pantolonum arka kısımda üst bacak kısmından ortadan ikiye zaaart diye ayrıldı ve maalesef yırtık pantolonla bir şekilde kursa kadar gittim. Zamanım yoktu yeni pantolon almaya veya üstümü değiştirmeye. Gerçi yeni bir kıyafet almaya hevesim de yoktu, çünkü geçirdiğim bu stresli süreç 7 kg almama sebep olmuştu. Çünkü sinirlendikçe yemek yiyordum, dişimi geçirebileceği sadece sandviçler vardı hayatımda. Aslında hayatım boyunca kimseye diş geçirme hevesim ve niyetim olmadı, ben sinirini kendinden çıkaranlardanım. Neyse, bunlar önemi olmayan detaylar sadece…

5 gün Hostel konaklaması sonrası hemen Alex’i alarak yeni evime yerleştim. Artık son nefesti bu, 10 gün burada kalacak ve sonrasında sabit evimize geçecektik. Yeni ev sahibimin de köpeği vardı. Alex’in yaptırmam gereken sigortası konusunda bana çok yardımcı olmuştu. Bunlar bile benim için dil nedeniyle çok büyük problemlerdi ve bana yardım eden birilerinin olması beni inanılmaz rahatlatıyordu.  Alex 25 kg’dan ağır olduğu için, benim ona bakacak becerim ve bilgim olup olmadığını ölçen bir sınava da girmem gerekiyordu. Nasıl yapacağımı bilmiyordum, ev sahibim bu duruma da hemen çözüm bularak sınava nerde nasıl gireceğimi anlatmıştı. En azından Alex’le ilgili belgeleri nasıl yapacağımı, nereye gideceğimi artık biliyordum. Bunu da hafife almayın, ehliyet sınavı gibi, İngilizce veya Almanca yaklaşık 900 kadar soruyu ezberlemeniz gerekiyor. Neyse bunu da 1 yanlışla hallettim.

Bu arada hala o berbat kursa devam ediyor ve arada konuşma geceleri (sprachabend) gidiyordum. Buradan çok güzel insanlarla tanıştım. Bana kattığı en iyi arkadaş Mehmet oldu diyebilirim. Kendisi mühendisti, her zaman özenirim mühendislere, istedikleri ülkede yaşarlar, iş bulurken kimse diploma bile sormaz, sadece yaptıkları iş önemlidir. Bizde öyle mi, değil… doktor olduğunu ispat et, yetmez, uzman olduğunu ispat et, yetmez, yeni dilde konuştuğun hasta ile konuşabildiğini ispat et, yetmez, hasta ile konuştuklarını diğer bir doktora düzgün şekilde aktarabiliyor musun, bunu ispat et yetmez, var mı senin Avrupa denkliğin…

Neyse sonraki konular bunlar, anlatacağım ilerleyen yazılarda. Devam edeyim.

Bu kadar çaba sonucu yeni evime taşınacaktım, anahtarları ev sahibinden teslim aldım. Benden mutlusu yoktu. Sonunda sabit evime yerleşmiştim, tek eksiğim daha önce arkadaşımın evinde bıraktığım valizlerimdi, onları da almam gerekiyordu. Hafta sonu eşyalarımı daha kolay alayım diye araba kiralamıştım fakat aynı hafta sonu arkadaşım Türkiye’ye gidecekti. İstersen sana anahtar bırakayım demişti ama ben çok sıcak bakmamıştım. Bu süre içinde arkadaşım ve eşi ayrı evlerde yaşamaya karar vermişlerdi. Ve ben evdeki o sorunun ne olduğunu anlamıştım. Belki de olmayacak bir zamanda evlerine misafir olmuştum, konu benle ilgili değildi ama evdeki huzursuzluğun nedeni belli olmuştu.  Oldum olası bir başkasının ev ya da araba anahtarını bulundurmaktan korkarım. Olmaz ya tam o tarihte hırsız girer eve ve zan altında kalırsın. ‘Olsun, sen gelince eşyaları alırım’ diyerek konuyu kapattım. Tüm hafta sonu için araba kiralamıştım, benim için sorun yoktu. Pazar akşamı geç bir saatte arkadaşımı havaalanında karşıladım, onu eve bıraktım ve kalan valizlerimi aldım. Evime gelip hepsini yerleştirdim. Ertesi sabah arabayı teslim ettim.

Artık Düsseldorf merkezde oturuyordum, evet ev dediğim şey tabii ki önceki hayatımda olan kriterlere çok uymuyordu, ama mutluydum. Alex’le kalabileceğim sabit bir eve sahiptim artık…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: