ALMANCI YAZILIR ALAMANCI OKUNUR 4

Buraya kadar yazdıklarımı okuyabildiyseniz, bu kadın köpekle kafayı bozmuş diyebilirsiniz. Hiç umurumda değil, çünkü ben hayvan veya insan canlıların hayatımda ne ifade ettiğine göre sınıflamayı öğrendim. Kimisinin sadece köpek diye nitelendirdiği canlı benim en yakın arkadaşımdı ve arkadaşlar yarı yolda bırakılmazlardı. Ertesi gün yanıma küçük bir valiz, Alex ve Alex’in yatağını alarak evden ayrıldım. Sırtımdaki toplam yük 30 kg kadardı ve ben taksi çağıracak kadar Almanca bilmiyordum, belki de çekiniyordum. Tren istasyonuna yaklaşık 2,5 km yürümem gerekiyordu. Sakat bacak, Alex ve 30 kg yük ile bunun ne kadar zor olduğunu anlatmama gerek yok sanırım. Tren ile Düsseldorf’a vardık, trenden inecekken ben de kapıya doğru yaklaştım. O sırada arkamda duran iki kişiden biri suratını ekşiterek bizden uzaklaştı. Yanındaki neden geri gittin diye sorunca, Türk olduğumu farketmemiş olan adamın Türkçe ‘köpek çok kötü kokuyor’ deyişini hiç unutmuyorum. Boynundaki enfeksiyondan dolayı gerçekten Alex çok kötü kokuyordu. Bir aylığına kalacağımız Airbnb vasıtasıyla bulduğumuz evimize doğru ilerlerken, son dönemeçte, Alex’in boynuna üzerine bolca parfüm sıktığım bir fular bağladım. Ev sahibinin yüzünde aynı tiksinti ifadesini görmek istemiyordum.

4 gün sonra kursum başlayacaktı ve bu 4 günü iyi değerlendirmek istiyordum. Alex de ben de çok yorulmuştuk ve kendimize zaman ayırmaya, yeni şehri keşfetmeye ihtiyacımız vardı. Uzun yürüyüşler yaptık, köpek parklarına gittik. Alex’in keyfi yerine gelmiş, yarası kısa zamanda oldukça iyileşmişti. Hayvanın sadece sıcak ve kuru bir yere ve biraz da ilgiye ihtiyacı vardı. Çok haketmiştik biraz şımarmayı. Kursa başlamadan yerleşeceğim seviye için bir sınava girmem gerekiyordu. Sınav sonucum B1+ olarak geldi, çok şaşırmıştım, ben bu kadar iyi Almanca bildiğimi bilmiyordum. Daha sonrasında zaten o kadar iyi Almanca bilmediğimi görecektim.

Kaldığım ev Düsseldorf’taki büyük bir hastanenin oldukça yakınındaydı, akşamları Alex’le son ihtiyaç  gezmesine çıktığımda hastanenin önünden geçer, hayal kurardım. Bir gün ben de böyle bir hastanede çalışacaktım, er veya geç mutlaka olacaktı. Ben de işime gidip gelecek, burada hayal ettiğim hayatı kuracaktım. Benim için orası hayallerimin hastanesiydi.

Kursun ilk günü tam bir faciaydı. Kursun seviyesi benim için oldukça yüksekti ve gerçekten derste ne işlendiğini anlamıyordum. 25 kişilik bir sınıf olduğundan zaten konuşmak da pek mümkün olmuyordu. Hayatım boyunca ezbere dayalı bir eğitim görmüştüm, benim için gramer kurallarını ezberlemek, onları kafamda bir sisteme oturtmak zor olmamıştı. Benim için zor olan konuşmak, konuşurken doğru kelimeleri bulup, düzgün cümleler kurmaktı. Belki yönetimle konuşup daha kolay bir seviyeden başlamam gerektiğini söylemeliydim ama ben maalesef ‘kurs beni bu kura yerleştirdiyse mutlaka bir bildikleri vardır’ diyerek, bulunduğum kurda ısrar ettim. Evde daha fazla ders çalışarak aradaki açığı kapatabileceğimi sandım, fakat yanılmışım.

Bu arada şansıma denk gelen öğretmenin ne kadar berbat olduğuna değinmeden geçemeyeceğim. Hala hafızamdan silemediğim küçük bir olayı da burada belirmek isterim. Bir gün derste konumuz çevre bilinci idi. Artık öğretmen Türklere karşı nasıl nefret doluysa, sınıfta iki Türk öğrenci olmasına rağmen, ‘mesela Türk aileler bazen sadece zevk olsun diye arabalarının park ettikleri yerleri değiştiriyorlar, bu da çevreye gereksiz benzin tüketiminden dolayı zarar veriyor’ gibi bir cümle kurmuştu. Derste yaşadığım şoku unutamıyorum. Yaptığı şey Irkçılıktı ve ben renkten renge girmiştim ama bu yaptığına itiraz edecek kadar Almancam yoktu. Şimdi düşünüyorum, aslında sadece ‘anlamadım, tekrar eder misiniz?’ demem yeterliydi. Ama o sırada bunu bile yapamamıştım ve hala bu olaydan çok utanırım. Göz göre göre suratında uyuz bir sırıtışa söylediği bu cümleyi kendisine yediremediğim için, bu kadar rahat ve açık bir şekilde yaptığı Irkçılığa bir cevap veremediğim için hala kızgınım kendime. Ben bu değildim ve bir şekilde daha da çok sindiriliyor, kabuğuma çekiliyordum. Tüm bunların üstüne, her ay sonu kur geçmek için yapılan testte çakmış ve kuru tekrar etmek zorunda kalmıştım. Daha ilk ayda başarısız olmuştum ve moralim inanılmaz bozuktu.

Tabi kurstaki bu ve benzer sorunlar olurken, konaklama problemim de devam ediyordu. Eve yakın gittiğim köpek parkında Chiara adında çok tatlı bir İtalyan’la tanışmıştım. Onun da köpeği vardı ve her gün aynı saatlerde köpek parkına geliyordu. O da sonuçta başka ülkeden geldiği için mutlaka benzer sorunlar yaşamıştı ev ararken. Bir gün ‘ya nasıl ev buldun köpekle, ben bulamıyorum bir türlü, hakikaten çok bunaldım’ demiştim. Şansıma doğru kişiye, doğru soruyu sormuştum. Kendi tutmuş olduğu tek odalı evi Nisan ayında boşaltacaktı ve arkasına gelecek kiracı arıyordu. ‘Ev sahibim çok tatlı bir kadın, ben bir arayıp sorayım, olmazsa benden sonra benim evime geçersin’ demişti. Yaşadığım rahatlamayı anlatamam. Köpek ile hele de çalışmıyorsanız ev bulmak o kadar zordu ki, nereye kadar Airbnb ile 10-15 gün farklı evlerde kalarak devam edebilirdim? Sabit bir yere ihtiyacım vardı ve Alex sayesinde tanıştığım biri, bana hazır ev öneriyordu. Kısaca evi Alex bulmuştu.

Sadece Mart ayı için konaklayacak bir yere ihtiyacım vardı. Bu noktada zaten ablam imdadıma koştu ve her şeyi ayarladı. Mart ayında 10 gün yine Airbnb ile bir evde, sonrasındaki 5 gün Hostelde, sonrasındaki 15 gün bir başka evde kalacaktım. Şu hostel olayını bir sonraki yazıda anlatacağım, o hikaye biraz uzun. Şubat ayı sonunda ablam ve Murat 2-3 günlüğüne ziyarete geleceklerdi. Tam da karnaval zamanıydı ve her yer ışıl ışıldı. Şubat ayının son günü ablam Murat’tan bir gün önce yanıma geldi, son gün beraber konakladık, ertesi gün otelde kalacak, 2 Mart’ta da 10 gün kalacağım eve geçecektim. 2 gün içinde iki defa taşınmam gerektiği için ablamın içine sinmemiş ve Murat’tan bir gün erken gelmişti. Akılları hep bendeydi… AİLE. Nokta. Tabi burada kan bağının ne olduğu ve aile derken ne kastediyoruz ona da bir değinmek lazım. Ama bu sonraki hikayede gelecek.

Ablamla evden çıkıp otele gidecektik, hemen bir sonraki gün de ben yeni evime geçecektim, ablam ve Murat da başka bir otelde kalacaklardı. Bu taşınmalar sırasında bacağım sakat olduğu için bana valiz taşıtmak istemeyen ablamla aramızda geçen, bana göre çok komik olan bir konuşma aklımdadır hala. İki valiz, Alex, Alexin yatağı ve bir bisikletim var. ‘Ben bir valizi ve bisikleti alayım, sen diğer valiz, Alex ve Alex’in yatağını al’ diyorum, yok olmaz deyip her şeyi kendi yüklenmeye çalışıyor. En sonunda benim çözüm önerim; ‘tamam, sen bir valiz ve Alex’in yatağını taşı, ben bir valiz alayım, Alex de bisiklete binsin’ olmuştu. Sokak ortasında bu kadar güldüğümü hatırlamam.

Taşınma sonrası Murat da gelmişti ve bir yerde kahve içiyorduk. Murat daha önce kısa sürede olsa Almanya’da kalmıştı ve dil konusunda oldukça yetenekliydi. Beni dışarıdan gözlemlemiş ve yardımcı olmak adına dil öğrenirken daha aktif olmam konusunda beni uyarmıştı, haklıydı. Ama ben gelen her uyarıyı eleştiri olarak algılıyordum ve gözlerim dolu dolu ‘N’olur bana nasıl yeni dil öğreneceğimi anlatmayın, içim şişti tavsiyeden, halledeceğim bir şekilde’ diye patlamıştım. Amacım kimseyi kırmak değildi, ama hakikaten kurs nedeniyle çok bunalmıştım, başarısız olma hissi bir yana, gerçekten berbat bir kursa gidiyordum ve beni her geçen gün daha da deprese ediyordu. Dili daha iyi öğrenmek için mutlaka bir yol bulacaktım, ama önerilere maalesef kapalıydım. Ama benim canım ailem, bazı şeyleri çok söylemesem de beni anlıyorlardı ve sadece ‘biz yanındayız, arkandayız’ diyorlardı. Ben ne kadar şanslıyım.

Ablamlar gitmeden yeni evlenmiş olan kuzenimle bir akşam yemek yiyelim dedik. Detayı var ama çok girmek istemiyorum. Alman usulü hesap önerisini, Türk usulüne çevirdik ve mecazi değil, bildiğiniz kelime anlamıyla 40 yılın başında Almanya’ya gelmiştim, ama hesap bize kalmıştı. Daha doğrusu biz öylesini daha doğru bulmuştuk diyelim ve bu konuyu geçelim.

Bu konuda yediğim golleri ya da yanlış anlamalarımı bir sonraki yazıda aktaracağım, sabrı olanı beklerim…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: