ŞAŞIRT BENİ

“Yaş otuz beş, yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün.” Cahit Sıtkı Tarancı’nın ünlü dizeleri beni hep çok etkilemiştir. Sanki otuz beşe gelince bir anda bir şeyler değişecek, vücut dengem alt üst olacak, ertesi sabah aynaya baktığımda tanımadığım bir yüz ile karşılaşacakmışım gibi gelirdi. Fiziksel olarak ciddi bir değişim hissetmemekle beraber yılların yüzümde birtakım izler, çizgiler bıraktığının farkındayım. Çocukluk ve ergenlik yıllarımda şakayla karışık otuz beş yaşına gelince 35.000 bakımı yapılması gerektiği konusunda insanların tuhaf karşıladığı söylemlerim olmuştur. Yaş otuz beşe yaklaşınca da “yok canım ben o kırışıklıkları zar zor yaptım, tecrübe katıyor yüzüme” diyerek mevcut durumu görmezden gelme hali başladı tabii ki. Yapılacak işlem belli aslında ama korku desem değil, beyaz önlük sendromu desem yine değil, cesaret desem hiç değil. Yine de tutukluk var. Tam 4 defa botox yaptırmak için randevu aldım, hepsinde son gün okullar açılınca karnı ağrıyan çocuklar misali kaçtım.

Botox denilen işlem kozmetik haricinde birçok hastalıkta tedavi amaçlı kullanılan bir yöntem. İşlem Clostridium botulinum denen bir bakteriden izole edilen toksinlerin vücutta belli kas gruplarına enjekte edilmesi ve sinir uçlarından asetilkolin maddesinin salınımının inhibe edilmesiyle kas paralizisi yaratmasına dayanıyor. Alınış şekline göre besin zehirlenmesinden, yara enfeksiyonuna kadar değişik etkiler oluşturabilmesine rağmen tedavi amaçlı kullanım şekli oldukça güvenli. Tıp doktoru etiketimi bir kenara bırakarak “aman canım herkes yaptırıyor, bir denesem ne olacak” diyerek kapattım gözümü ve kendimi doktorumun ellerine bıraktım.

Doktorumun bana yönelttiği ilk soru botox işleminin hangi bölgeye uygulanmasını istediğim oldu. “Bilmiyorum ben sadece suratımı aldım geldim, nereye istiyorsanız o bölgeye yapabilirsiniz” şeklinde verdiğim cevap doktorumun yüz kaslarını felce uğrattı sanırım. Eğer işinin ehli olduğunu düşündüğünüz birine gittiyseniz ben genellikle karışmamayı tercih ederim. Yüz tipimi, hangi bölgede daha çok kırışıklık olduğunu, nereye enjeksiyon yaparsa ifadem değişmeden biraz daha gençleşebileceğimi benden daha iyi değerlendirecektir eminim. Ne de olsa ilk defa botox yaptırıyorum, gerginlikle kurmuş olduğum saçma cümlem sonrası kendimi tamamen doktorumun ellerine bırakmak istediğimi daha düzgün ifade edebildim sanırım ve işlem başladı.

Herkesin ilk kaygısı işlem ağrılı mı acaba oluyor. Hayır işlem hiç ağrılı değil, öncesinde sürülen anestetik madde içeren bir krem sayesinde sadece enjeksiyon yerlerinde batma hissi duyuyorsunuz. Beni bile şaşırtacak kadar kısa bir süre sonrasında işlem tamamlandı. Bu kadar mıydı yani? Aylarca düşünüp her seferinde aşıdan kaçan çocuklar gibi mızmızlanmam boşunaymış. Gerekli bilgileri aldıktan sonra poliklinikten ayrıldım.

İlk 4-5 gün aslında hiçbir değişiklik olmuyor. Fakat bu süre geçtikten sonra beklenen etki başlıyor.  Alnımda sanki bir tuğla var, kaşlarımı her kaldırmak istediğimde orada bir ağırlık hissediyorum. Filler oturuyor suratımda ve kaldırmak için vinç lazım. Ama bu rahatsızlık hissi en fazla bir iki gün sürüyor. Sonrasında ise aslında siz kendi mimiklerinizi yapmaya devam ediyormuşsunuz gibi geliyor, beyniniz kaslarınıza komut veriyor ama kaslar tın. Hayatta her zaman sanki kemale ermişim gibi “artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor” gibi cümleler kurardım, şimdi orijinal olarak şaşıramıyorum. Etrafımdaki insanlar için en güzel olan tarafı ise kızamıyor olmam. Neyse ki bakışlarım pek anlamlı da kimse fark etmedi botox yaptırdığımı. Bunlar belki olumsuz cümleler gibi geliyor olabilir ama aslında ifade etmeye çalıştığım şey botox uygulamasının harika bir şey olduğu. Alnım ütülenmiş gibi ve en az beş yaş gençleştim. Keşke daha önce yaptırsaydım diye hayıflanıyorum şimdi de. Bundan sonra hayatta botoxsuz gezmem. Haydi hayat, sıkıyorsa şimdi şaşırt beni…