ALMANYA’DA UZMANLIK DENKLİĞİ

Bayağı uzun zaman oldu yazmayalı, biraz daha hareketlenmem lazım sanırım. Yoksa bilgiler eskiyor.

 Malum konu Almanya’da uzmanlık denkliği. Şimdiye kadar biraz konuya hakimseniz Almanya’da uzmanlık denkliği için zaten öncesinde Approbation sahibi olmanız gerektiğini biliyor olduğunuzu varsayıyorum. Her eyalette ve her branşa göre kurallar ve Şartlar değişebiliyor maalesef. Ben burada sadece kendi eyaletimde (NRW) kendi tecrübelerimi aktaracağım. Kadın Doğum için konuşmak gerekirse, Almanya ve Türkiye arasında biraz farklılıklar var. Şöyle ki, Meme hastalıkları ve Cerrahisi Türkiye’de Genel Cerrahiye tabi iken, Almanya’da bu konunun muhatabı Jinekologlar. Ayrıca Türkiye’de asistanlık süresi 4 yıl iken, burada 5 yıl. Bunların haricinde benim de ilk başvuru aşamasında bilmediğim, sonrasında gözü yaşlı öğrendiğim bir süreç daha var, ki ilerleyen satırlarda aynı acıyı çekerek detaylı anlatacağım.

Asistan Doktor olarak işe alındıktan sonra tek bir hedefim vardı. En az 6 ay hiçbir şey yapmamak. Daha doğru açıklamak gerekirse kâğıt kürek işiyle, yani Alman bürokrasisi ile uğraşmamak. Ki öyle de yaptım, iyi ki de yapmışım. Kendi kendime zaten ne olursa olsun her durumda 1 sene ekstra Asistan olarak çalışmam gerekecek, biraz dinlenmeye de hak kazandım dediğim günler tahminimden hızlı geçip gitti. Ha bugün ha yarın derken, bir baktım ki 9-10 ay su gibi akıp geçmiş. Hadi bakalım topla kendini daha bitmedi uzmanlık denkliği var dedim. Uzmanlık denkliği için Almanya’da her asistan için hazırlanan bir asistan karnesi var (Logbuch). Bu asistan karnesi içinde eyaletten eyalete değişmekle beraber her asistanın yapmakla yükümlü olduğu minimum ameliyatlar ve girişimler var. Benim Türkiye’den getirdiğim karnem başvurduğum eyalet için fazlası ile yeterliydi ama denklik almak isteyenler için Almanya’da eyalete göre uzmanlık sınavı ve istenen evraklar değişebildiği için mutlaka başvurduğunuz eyaletin denklik koşullarını incelemenizi öneririm.

Bu arada kısa parantez. Burada maaşınızı tecrübenize göre alıyorsunuz. Yani bir hastanede Asistan olarak işe başlamış olsanız bile, hangi Ülkede çalıştığınız fark etmeksizin, çalıştığınız yılları burada maaş açısından saydırabiliyorsunuz. Önce kolları bunun için sıvadım. Türkiye’den almış olduğunuz Hizmet belgesinin Almanca çevirisini Tabip odasına gönderdiğinizde, KISA bir inceleme sonrası buradaki STUFE’niz değişiyor. Burada 1.yıl Asistanı ile 5. yıl asistanının aldığı maaş farklı. Ne kadar tecrübeliyseniz maaşınız da o kadar artıyor. Bu kıdem saydırmayı hallettikten sonra sıradaki işim uzmanlığımı tekrar saydırmaktı.  Beni tanıyanlar bilirler, aslında çok ciddi sınav korkusu olan, 3 kişinin önünde olsa bile sanki 10.000 kişinin karşısında konser veriyormuşçasına dizlerinin bağı çözülen biriyim. Aslında bu da bizim 90’lı yıllarımızın eğitim sisteminden kaynaklanıyor sanırım. Bizler okullarda sunum yapmayı, insan içinde konuşmayı çok iyi öğrenemedik diye düşünüyorum, neyse bu şimdi bu yazının konusu değil.

Asistanlıkta en yüksek maaş seviyesine de çıktıktan sonra artık kendi önümde kendime sunacağım bir bahane kalmadı. Ve tekrar uzman olmak için tüm evraklarımı hazırlayarak tabip odasına başvurumu yaptım.  Tabi ki gelen cevap şaşırtıcı olmadı. Psikosomatik kurs ve Balint Grup çalışmam eksikti. Almanya’da jinekoloji ve ortopedi branşında uzmanlık yapmak istiyorsanız bu iki kursu tamamlamanız gerekiyor. Mantık olarak kesinlikle doğru buluyorum. Malum zaman zaman hepimiz suistimal ediliyoruz. Ortopedistler için bel ağrısı, jinekologlar için kasık ağrını bazen işin içinden çıkılamayacak duruma gelebiliyor ve bazen acaba altında başka bir şey mi var dediğimiz durumlar olabiliyor. Stres ile tetiklenen, hiçbir ilaçla çözemediğiniz durumlar bazen gerçekten psikosomatik olabiliyor. Stres dediğimiz hadisenin vücudumuza ne kadar etki ettiği bence düşündüğümüzün ötesinde. Ama zaten başka bir ülkede 10 küsur yıl çalışmış birine de yani ne bileyim, gel bu kursu bir gör, bak hastalar strese bağlı ne kadar şiddetli ağrı çekebiliyorlar, onlara empati göstermemiz gerekli diye anlatmalarını dinlemek ve bu dinleyiş 5 gün kadar sürünce de biraz yorucu olabiliyor. Ama malum her ülkenin kendine göre farklılıkları, gereklilikleri var. Bunlar da yerine getirilmesi gereken zorunluluklar. Ben de bu zorunluluğu çok hoş bir ortamda, çok eğlenceli meslektaşlar eşliğinde tamamladım. Kurs bittikten sonra kurs katılım belgem ile tekrar tabip odasına başvurduğumda maalesef tahmin ettiğim ama hiç duymak istemediğim cevabı aldım. Sevgili Frau Yılmaz, uzmanlık sınavına katılabilmeniz için Balint Grup çalışması yapmanız gerekmektedir…

Almanya’da Balint grup çalışması şöyledir. Aslen her hastaya bir şekilde yardımcı olmak, gerçek somatik hastalığı olanları ve psikosomatik yakınmaları ayırmak ve eğer bir hastanın psikosomatik bir sorunu olduğundan eminsek onu doğru adrese yönlendirmek. Tabi ki tüm olası tanıları dışladıktan sonra.

Ayrıca doktorları gereksiz stresten korumak için, ya da birbirleri ile kendilerini sıkıntıya sokan durumları paylaşıp stres yüklerini azalmak için yapılan bir çalışma. Bu çalışmayı bir süre zarfında devam ettirmeniz gerekiyor. Uzmanlık sınavı öncesi katılmanız gereken mecburi 30 saatlik çalışmayı da başı ve sonu arasında minimum 6 ay olacak şekilde programlamanız gerekiyor.

Ne istenirse başım üstüne diyerek, Balint Grup çalışması yapabileceğim topluluklar ve kurslar buldum. Her toplantıda bir veya süreye göre iki kişinin vaka sunması gerekiyor, bu vaka sizi sıkıntıya sokan, sözel/fiziksel şiddet de buna dahil veya bazen çözüm bulamadığınız vakalardan oluşuyor. İlk birkaç kurs sadece dinledim. Hem sosyal fobim hem Almancada kendime güvenemeyişim bana yeterince engel oluyordu zaten. İzlediğim kadarıyla hastaların bazen saygısız oluşu, bazen biraz fazla yüksek sesle sizinle konuşmaları, uyguladığınız tedaviden memnun olamayışları, hastanın veya yakınlarının agresif davranmasına ya da nahoş durumların ortaya çıkmasına sebep olabiliyordu. Buradaki meslektaşlarımın yaşadıkları ve stres olarak nitelendirdikleri olaylar ile Türkiye’deki meslektaşlarımın yaşadıkları arasında dağlar kadar fark vardı.

Artık 5. Toplantıya geldiğimiz zaman benim de bir şeyler anlatma vaktim gelmişti. Meslek hayatımda en çok korktuğum anlardan birini anlattım. Van Çaldıran’da mecburi hizmetimi yapıyordum. Bir hafta önce bana gelmiş olan erken gebelik haftasında bir hastama Folik asit başlamıştım. Aslında gebelik öncesinde başlanması gereken bu ilaç başlanmamıştı, çünkü gebelik planlı değildi, çünkü mevcut coğrafyada koruyucu sağlık hizmetleri düzgün çalışamıyordu.

Bir hafta sonra hasta vajinal kanama ile tekrar polikliniğe başvurdu. Maalesef tahmini 8 haftalık fetus çoktan kaybedilmişti. Çalıştığım hastanede küretaj yapma imkânım yoktu. Hayati durumu kesinlikle olmayan bu durum için Van merkez hastaneye sevk kâğıdı düzenledim ve hasta yakınlarına durumu açıkladım. 3 dakika sonra kapım kırılırcasına yumruklanıyordu. Kapıyı açtığımda az önce sevk verdiğim hastanın eşi yumruklarını sallayarak polikliniğime girmiş, beni tehdit ediyordu. Benim çocuğum senin yüzünden öldü. Sen ilaç verdin, bilerek öldürdün. Ben buradan gitmiyorum…

Ah güzel adam, güzel koca… Senin çocuğun benim yüzümden ölmedi, bana rağmen öldü… Ne deseniz boşa. En son parmağını yüzüme sallayarak, ‘karıma bir şey olursa seni öldürürüm’ tehdidini hiç unutmayacağım sanırım. Ben de bu hikâyeyi anlattım. Tüm grup sus pus oldu. Buyurum size mesleki BELASTUNG.

Kimse tahmin edemez Türkiye’de ne şartlar altında çalıştığımızı, haftada kaç saat çalıştığımızı, nöbet sonrası izin yapmayışımızı. Dediğim gibi her ülkenin standartları var ve o ülkede çalışmak için en azından kağıt üstünde bazı standartları yakalamanız gerekiyor, pratikte çok çok faklı olsa da..

Çok uzattım, bu her dakikasında sıkıldığım ve acı veren grup çalışmasını bitirdikten sonra uzmanlık sınavına girmeye hak kazandım. Acı veren diyorum çünkü buradaki arkadaşların stres dediği şeylerin, bizim rutinimiz olduğunu bu kurs sayesinde biraz daha iyi öğrendim. Daha doğrusu Türkiye’de rutin olarak nitelendirdiğimiz şeylerin aslında bizim için çok büyük bir stres faktörü olduğunu ve stresin bize bizim vücudumuza neler yaptığını. Mesela Türkiye’de hasta veya hasta yakınlarının gelip sizi sözel olarak taciz etmesi, birazcık küfür etmesi olağan. Fiziksel şiddete maruz kalmadıysanız, genelde şöyle bir yorum ile karşılaşıyorsunuz; ‘Biraz gergin hasta yakınları, hocam sen okumuşsun, onlar cahil. Hoş gör affet cahilliğini’. Fiziksel şiddete maruz kaldıysanız, yaptırım? I-ııh.

Uzmanlık sınavı, belki okuyanlar fazla detay bekliyor. Maalesef çok detayım yok. Sınavım 7-8 dakika kadar sürdü. Çok genel konularda birkaç soru, benim heyecandan kekelemem, sınav yapanların benim heyecanımı anlaması, bir soru daha… Sonra bana reanimasyon😊

Yok o kadar değil ama hakikaten hiç zorlamadılar. Yani benim gibi sahne korkunuz yoksa düzgün iletişimle havada karada yapılır.

ÖZET: PANİK YOK, ABARTMAYALIM😊

Yakında gezi yazılarıyla görüşmek dileğiyle.

ALMANYA’DA UZMANLIK DENKLİĞİ” için 2 yorum

Kendininkini ekle

drgokceyilmaz için bir cevap yazın Cevabı iptal et

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑